29 Mayıs 2013 Çarşamba

Anlamsızlığın Anlamı


     İsteğimiz dışında geldiğimiz bu saçmalıklar silsilesinin ortasında, "yaşamak" kelimesi ile ifade ettiğimiz bir eylemi icraa ediyoruz, yine istemeden. Akıllı olanlar yol yakın iken siktiri çekmiş bu dünyaya ve gitmiştir. Geri kalanlarımız, biz cesaretsiz organizmalar yaşamın -yine kendimizin çıkarttığı- zorluklarına karşı amansız bir mücadeleye girişmişiz. Kaybedeceğini bildiğin bir savaş için verilen bir mücadele... Bütün bunların yanında hayatımıza anlam katan bir takım şeyler de var. Burada örnek saymak anlamsız, herkes kendi hayatına anlam katan şeyin farkındadır zaten. Benim ki sevgiydi. İnsanlığa karşı karşılıksız sevgi... Bazen de bir insana karşı daha özel bir sevgi...

     Uçsuz bucaksız bir karanlığın ortasında bir başıma yolumu bulmaya çalışırken ben, uzaklardan bir ışık parçası oldun bana. Gittikçe yaklaşan... Beni sarıp sarmalayan kalabalığı es geçerek sana odaklanmıştım. Gözlerimi bir an olsun ayırırsam senden yine sonsuz karanlığın kollarına bırakacaktım kendimi. Uzun, çok uzun zaman geçti aradan ve artık etrafımdaki karanlığın yerine sen geçmiştin. Varlığınla huzur buluyordu benliğim. Hayat artık daha katlanılabilirdi, daha yaşanılası... Seninle beraber daha sevilesi... Evet seni sevdiğim su götürmez bir gerçekti. Yaşamıma anlam katan yegane şeyin, sen olduğunu bilmek nasıl bir duygudur? Ancak sen kendi ışığınla o kadar meşguldün ki içinde bulunduğum karanlığın farkında değildin. Belki de istemiyordun.

     Şimdi sen yoksun. Artık ben de yoksun...

     Bilişim çağının tam ortasın iletişimsiz kaldık. Aradaki mesafelerin belki de o kadar önemi yoktu ama ruhlarımızın uzaklaşması birbirinden... Kelimelerin karşısında anlamsız kaldığı bu durumda, dirayeti korumak adına giriştiğim bu mücadelenin patlama noktası neresi olur kestiremiyorum. İnsanlar yüzüme bakıp, "keşke senin gibi olabilsek." diye ettiği sitemleri duydukça çektiğim acının daha da arttığını farkedemiyorlar. Bunu onlara hissettirmiyorum. Kör olmak, sadece ışığın olmaması demek değildir. Bana bakıyorlar, gözlerime... Saatlerce... Işıltıyla parladığını düşündükleri bu gözlerin arkasında yatan ölümcül çaresizliğin farkında değiller. Yalnızlığın bir üst seviyesinde, henüz adını koyamadığımız o evrede, ölümle yaşam arasındaki bilinen o ince çizgi üzerinde cirit attığımı farkedemiyorlar. Ayağımın kaymasından korkuyorum. Eğer kayarsam bir daha sana ulaşamam. Şu an için küçük bir umudum var ancak o zaman umutlar da ölmüş olacak...

     Anlamsızlığın ortasında debelenirken anlam katmıştın bana. Anlamsız düşüncelerimi anlamlandıran bir dilin vardı. Bütün bu kaosu düzene sokabilecek sesin... Şimdi anlamsızlık bile anlamını yitirdi.

     Sonsuz karanlığımın ortasında bir ışık oldun bana ve sonra kayboldun. Şimdi sen yoksun ve ben karanlığın ortasında ölü bir yıldızım.

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Blogger Witget