21 Şubat 2014 Cuma

İyi Niyetli İnsanlar Olarak Çok Yanlış Zamandayız

     İyi niyetli insanlar olarak çok yanlış zamandayız biz. Ya çok erken geldik ya da çok geç kaldık. Olmamız gereken yer burası değildi, asla. Bilemiyorum, belki de bu benim zaafımdır. Hani her insanda var ya küçük üretim hataları falan, öyle işte... İnsanlarla iletişim kurarken sanki o insan sonsuza kadar yanımda olacakmış gibi davranıyorum. Her seferinde düştüğüm büyük yanılgılara rağmen hala daha bu durumdan bir ders çıkarabilmiş değilim. Bilirsiniz, herkes bir yerde gidecektir. Arkasına bile bakmadan, hiç var olmamışsın gibi çekip gidecektir. Bunu ben biliyorum, siz biliyorsunuz, herkes biliyor. Yine de yeni bir ilişkiye başlarken sanki herşey güllük gülistanlık olacakmış gibi davranırız. Sanki hiç sona ermeyecekmiş gibi. Sanki... Sanki... Öyle işte...

     Sıradan hayatlarımıza azıcık renk gelsin isteriz, aksiyon isteriz, biraz romantizm olsun isteriz. Olur da... Sonu dramla biten harikulade bir film çekeriz hatta. İzleyicileri tatmin etmeyen, yönetmenin isteklerini tamamlayamadan biten bir film. Hayatın başrolünde istemsiz bir şekilde rol alırken onlarca hayata konuk oyuncu olarak giriş yaparız. Hiç düşünmediğimiz zaman yeni bir oyuncumuz olmuş olur. İzleyicilerin bütün umutları o konuk oyuncu üzerine toplanmıştır artık. Birşey yapması lazım. Filmin akışını değiştirebilmek için kritik bir noktada bir şey yapması lazım. Ancak o ne yapar? Gider...

     İyi niyetli insanlar olarak çok yanlış zamandayız biz. Artık insanlar gözünün içine baka baka yalan söyleyebiliyor rahatlıkla. Anlaşılmayacağını düşünüyorlar, gizli kalır sanıyorlar. Belki de anladığımızı biliyorlar, hissediyorlar ama yine de kendinilerini bundan geri alamıyorlar. Belki de bizim iyi niyetimizi gerizekalılık olarak algılıyorlar. Bilemiyorum, bu düşündüklerimde ne kadar haklıyım, ne kadar yanlışım...

     Hani filmin birinde bir replik vardı; "bugün iyi niyetim son günüydü, artık herşey adamına göre." kelimeleri tam hatırlayamasam da aşağı yukarı böyleydi cümlenin anlamı. Ben onu yapamıyorum işte. Bazen düşününce burada bir çok zor şeyi başardım, bir çok şeyin üstesinden geldim, bir çok şeye göğüs gerdim ama bunu bir türlü yapamıyorum. Her seferinde " bu farklı olacak, hissediyorum. Bunda faklı bir şeyler var. O özel birisi" derim ama sonuç hiçbir şekilde değişmiyor. Bütün filmlerin sonunun aynı olduğu bir dünya düşünün, her seferinde farklı bir son beklemek ne kadar aptalca değil mi? Hayır değil ama evet aynı zamanda aptalca da.

     Şu kısacık hayatımda yukarıda saydıklarımın hemen hepsini hiçe sayabilecek tek bir istisnam var. Aynı evde doğup bütün aşamımı beraber geçirdiğim biri... Şimdi düşünüyorum da belki de sadece bu bile diğer bütün olumsuzlukları yok etmeye yetecek bir şey. Sadece bu bile yetebilir bir ömürü tamamlayabilmek için.

     İnsanlarla olan etkileşimime bir son vermem gerekiyor. Hayatımdaki dengeleri sarsabilecek kadar yakınlaşmadan önce sınırlamam gerekirse yok etmem gerekiyor. Artık madalyonun diğer tarafının da neye benzediğini bilmeleri gerekiyor insanların. Tabi Mediamarkt'da çalışan şu kızı bir kahve içmeye ikna ettikten sonra. Bol şans bana.

1 yorum:

  1. insan yanlız yaşayamadığı için yanlış zamanı yaşar dostum, aynı evde bir kuru çığlık eşliğinde tanımsız kimliklerle doğduk, ve ne zaman umrumuz da oldu nede insanlar...(saat 12:00 ı geçmediği muddetçe, balkabağına dönüşecegimizden değil servisi kaçıracagımızdan ;)) bir beraber oldukça sırtımız yere gelmez zaman durur insanlar, onları boşver zaten hiç olmadılar... sonfilozof....

    YanıtlaSil

 
Blogger Witget