27 Şubat 2014 Perşembe

Aşkın Celladı

     Irvin Yalom'un Aşkın Celladı isimli kitabını okuyorum bu aralar. Belki de biraz geç kaldım okumak için ama her ne olursa olsun ne zaman okumaya başladığının çok fazla bir önemi de yoktur, değil mi? Başlığı da bu yüzden Aşkın Celladı yaptım. Biliyorum orijinal bir fikir değil, olsun.


     Aşk hakkında pek fazla bilgim yok. Doğrusunu isterseniz bundan inanılmaz derecede rahatsız da oluyorum. Ancak bildiğim tek birşey var o da, aslında bizim tanımlamalarımızdan çok daha farklı birşey olduğu. Aşkın kalpten geldiğini düşünürüz ama aslında "aşk, diğer tüm bedensel olaylar gibi, tamamen biyokimyasal bir süreçten ibarettir ve hiçbir maddeüstü anlam taşımamaktadır! Çoğu zaman insanların bunu kabul etmekte zorlandığını görüyoruz, çünkü aşkın edebi ve felsefi boyutları içerisinde kaybolmuş, gerçeklikten bağlarını koparmış olmaktadırlar. Ancak gerçek, son derece yalın bir şekilde gözümüzün önündedir: aşk, tüm diğer duygular gibi nöral (sinirsel) ve hormonal yolaklar aracılığıyla açıklanabilmektedir. Aşk da dahil olmak üzere istisnasız her duygu beyinde üretilir, beyinde algılanır ve beyinde sonlanır."*

     Bir insanı aşık olduğunu düşünmeye iten şey nedir?

     Her insan hayata eksik geldir ve eksik yaşar. Ta ki kendisini tamamladığını düşündüğü diğer yarısını, kendisini tamamlayan o insanı bulana kadar. Duygularını ve düşüncelerini tamamlayan insanla tanıştığında aşık olduğunu düşünür. Bütün hayatı boyunca o insanı arar. Her yeni tanıştığı insanın "O" olma ihtimalini düşünür. Bu kadar basit ve bir o kadar da karmaşık.

     Karşındaki insanın, seni tamamladığını anlamak için de onu tanımak gerekir. Bir insanı tanımak için ne kadar süre geçmesi gerekir? Bir insanı tanımak için bütün bir ömrün geçmesi gerekir. Bazen yetmez de bir ömür. Bir dakikada değişir bütün düşünceler. Tam onu tanıdığını düşündüğün anda bambaşka biri olarak çıkıverir karşına. Burada en önemli husus önyargılardan tamamen arınmış olmak gerekliğidir. Her ne kadar Einstein, önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur, dese bile ben inanıyorum ki yeterli süre verildiği zaman insan bütün önyargılarından arınabilir. Şahsım adına en çok bu konuda sıkıntı yaşamaktayım. "Bir dakika önce beraber çay içtiğin adamla aynıyım ben, sadece benim hakkımda yeni birşey öğrendin!" Bu cümleyi ne kadar kurduğumu hatırlamıyorum bile.

     Günün birinde beni tamamlayacak kişiyle tanışacağıma dair inancımı içimde saklı tutuyorum, her ne kadar sönük durumda olsa bile. Okuduğum bir kitabı ya da izlediğim bir filmi anlatabilecek, eleştirebilecek ve ortaya koyduğu bütün argümanları çürütebilmek için canla başla uğraşacağım birisi. Bütün ütopik hayallerimi paylaşabileceğim ve tüm bunları "saçmalık" diye geçiştirmeyecek birisi. Beni tamamlayacak ve benim tamamlayacağım o insanın dışarıda bir yerlerde var olduğuna dair olan inancım bir gün sönecek olursa, o zaman artık yaşama zorunluluğum da ortadan kalkmış olacak.


*Aşkın Evrimi ve Neden, Nasıl Aşık Olduğumuz Üzerine... (Evrim Ağacı) http://evrimagaci.org/makale/398

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Blogger Witget