Gecelerin bitmez tükenmez karanlığında, bir parça ışığa
muhtaç bir pervane edasıyla katlederken ıssız sokakları, içimde dindirilemeyen
bir coşkunun doruk noktasına ulaşmasını izledim şaşkınlıkla. Bir garip
tebessümle kalakalmıştım yolun ortasında. Yirminci yüzyılın en büyük icadı, bu
gereksiz hayatı sonlandırmak istercesine saldırıyordu bana, ta ki uyanana
kadar. Kendimi can havliyle attığım yol kenarında, hayatın, hayatımın
muhakemesini yaparken bulmam bir tesadüf müydü?
Kendimi
o yol kenarında bulduğumda içimde dindirilemeyen o coşkunun yeni farkına
varmıştım, umuttu. Hep son anda ortaya çıkan ve en çaresiz zamanlarda varlığını
hissettiren o duygunun kutsallığını ifade edebilmek için hiçbir edebi cümlenin
yetmeyeceğini, her insan kolaylıkla anlayabilir.
Hayatın
acımasız çarkları arasına düşen bir çubuk misali, her insanın dayanması gereken
ve atlatması gereken o müthiş mücadele sonucunda ya istediğini elde eder ya da
o dişlilerden birine yamanarak sistemin bir parçası haline gelir. O çubuğun sağlamlığını
ise umut belirler.
0 yorum:
Yorum Gönder