Yeni yayınlara buradan devam ediyorum, beklerim;
http://kasimanya.wordpress.co...
20 Mart 2014 Perşembe
4 Mart 2014 Salı
Neden Daha Fazlasını İsteriz?

Hepimiz bu dünyaya gelirken tamamen çıplaktık. Sahip olduğumuz hiçbir şey yoktu. Duygularımız, düşüncelerimiz, ideallerimiz, paramız... Hiçbir şey. Sadece ve sadece anne-babamızın koşulsuz ve sonsuz sevgisi vardı. Bu dünyaya sevgi içinde geldik, çırıpçıplak bedenimizi çepeçevre sarmalayan sonsuz bir sevgi... Bu nedenledir ki yaşamlarımızın ilk bir kaç yılında bütün doğaya karşı koşulsuz bir sevgi beslerdik. Bize zarar verecek onlarca...
28 Şubat 2014 Cuma
Korku da Neymiş?
Bu gece hiç bitmesin istiyorum. Sonsuza kadar bu gecede kalmak istiyorum. Sonsuza kadar yarının hep Cumartesi olduğunu ve yarının hiç olmayacağını bilmek istiyorum. Zamanı tam şu anda durdurabilseydim ne güzel olurdu. Arka fonda da Haluk Levent çalsın, Şebnem Ferah çalsın, hiç susmasınlar.
Uykum hiç gelmesin istiyorum. Uyumak zaten büyük bir zaman kaybı. Günde 7-8 saat tamamen boşa gidiyor. Gerçi derseniz o 7-8 saatte ne yapabilirdin, diye, muhtemelen verecek cevabım olmazdı. İmkansız bir hayal...
27 Şubat 2014 Perşembe
Aşkın Celladı
2/27/2014
aşık olmak, aşk, aşk nedir, aşkın celladı, evrim ağacı, ırvin yalom, nasıl aşık oluruz, neden aşık oluruz
No comments
Irvin Yalom'un Aşkın Celladı isimli kitabını okuyorum bu aralar. Belki de biraz geç kaldım okumak için ama her ne olursa olsun ne zaman okumaya başladığının çok fazla bir önemi de yoktur, değil mi? Başlığı da bu yüzden Aşkın Celladı yaptım. Biliyorum orijinal bir fikir değil, olsun.
Aşk hakkında pek fazla bilgim yok. Doğrusunu isterseniz bundan inanılmaz derecede rahatsız da oluyorum. Ancak bildiğim tek birşey var o da, aslında bizim tanımlamalarımızdan çok daha farklı birşey olduğu. Aşkın kalpten...
21 Şubat 2014 Cuma
İyi Niyetli İnsanlar Olarak Çok Yanlış Zamandayız
2/21/2014
1 comment
İyi niyetli insanlar olarak çok yanlış zamandayız biz. Ya çok erken geldik ya da çok geç kaldık. Olmamız gereken yer burası değildi, asla. Bilemiyorum, belki de bu benim zaafımdır. Hani her insanda var ya küçük üretim hataları falan, öyle işte... İnsanlarla iletişim kurarken sanki o insan sonsuza kadar yanımda olacakmış gibi davranıyorum. Her seferinde düştüğüm büyük yanılgılara rağmen hala daha bu durumdan bir ders çıkarabilmiş değilim. Bilirsiniz, herkes bir yerde gidecektir. Arkasına bile bakmadan, hiç var olmamışsın...
19 Şubat 2014 Çarşamba
Uykusuz Düşünceler
2/19/2014
No comments
Bazen düşünüyorum da, ben çok düşünüyorum. Bu sebepten dolayı da eksik yaşıyorum hayatı. Çoğu zaman yaşamıyorum da zaten. Çoğu zaman keşke hiç yaşamamış olsaydım diyorum. Bazen de farklı bir varlık olarak yaşasaydım nasıl olurdu acaba diye düşünüyorum. Muhtemelen bir kartal olurdum. Aslan da olabilirdim. Her neyse saçma bir düşünce bu zaten.
Bir zamanlar zombi olmak istiyordum. Hala daha istiyorum aslında. Bir zombi olsaydım hayat daha kolay olurdu. Tabii o durumda bir hayat söz konusu olsaydı....
18 Şubat 2014 Salı
Süpriz Ziyaret
2/18/2014
No comments
Bir kısır döngü içerisindeyim. Son zamanlarda deja-vuyu oldukça fazla yaşamam da bunu gösteriyor zaten. Bir şeylere ihtiyacım var. Yeni bir şeylere. Farklı olana, yadsınana, reddedilene, görmezden gelinene... Sıradan günlerin arasına serpiştirilmiş eşsiz bir müzikale...
Sanıyorum ki bir süpriz ziyaret vakti geldi özlenenlere. Nasıl olacak çok merak ediyorum, çok heyecanlandım. Normalde hiç böyle şeyler yapmam ama nerden estiyse artık.
Kahretsin. bu uçak fiyatları neden...
31 Ocak 2014 Cuma
Hayat Bir Hint Filmi Değildir
1/31/2014
anı, aşk, ding dong, duygu, güzellik, hatırlamak, hayal, hint filmleri, ilgi, ölüm, saat, sevgi, sevgili, unutmak, unutulmak
No comments
Her şey bir düşle başlar. İlk görüş, ilk selam, ilk öpüş...
Hiç beklemediğin bir anda karşına çıkar. Hiç beklemediğin bir yerde... Elin ayağın bir birine dolaşır. Ne yapmalı, nasıl başlamalı, nasıl devam
etmeli? Bir sis bulutunun ardından bakar size, beklenmedik bir
masumiyetle. Susmalı mı, konuşmalı mı, yoksa oradan kaçıp gitmek mi? Kararsızlıkların arasında, içindeki sesleri dinlersin. Çığlık çığlığa
bağırırlar, susturamazsın. Hangisini dinlemen gerektiğini de bilemezsin. Biri evet der, diğer hayır. Biri yap der, diğer yapma. Biri selam...
17 Eylül 2013 Salı
Başlık Bulamadım
9/17/2013
No comments
Uzun zamandır yazmıyorum ya da yazamıyorum desem daha doğru olacak. Sanki içimdeki ateş söndü bir anda. Gündelik hayatın koşuşturmacası arasında kayboldum ve geri dönüş yolunu bulmak da pek kolay olmadı. Belki de düşünmekten vazgeçmiştim, bilemiyorum. Şimdi yeniden yazmaya çalışınca ne kadar uzakta kaldığımı farkediyorum yeniden ve yeniden.
Duygusuz ve ruhsuz bir varlığa dönüştüm yeniden. Hiç bir şey ilgimi çekmiyor, hiç kimse umurumda değil sanki. Ruhani girdaplarımı özledim.
...
12 Haziran 2013 Çarşamba
Çalıntı Bir Bahar
6/12/2013
No comments
İlk ve son tıptı bir bahar gibi,
Tüm sevmeler, tüm sevmeler
Hepsi bir yerinden umuda bağlı.
Umut hala kundakta bir çocuk
Çocuksa büyümeye hevesli
Tıpkı bir bahar gibi….
Gidişler inceltmiyor insanı
Gidenin götürdükleri inciten
Bir son bahar sarılığında gelmişse sevda
Ve sevilen bırakmışsa
Yüreğinin en aralık yerindeki karda ayak izleri
Yürek demişken aslı kalpti
Kalpse sadece bir vücut parçası
Sevmek fili ile büyüttük onu içimizde
Yürek büyürken,
Sevilen koymuştu çoktan kafasına gitmeyi
Habersizce topladı götüreceklerini
Ve ancak o gittikten...
11 Haziran 2013 Salı
Küçük Mutluluklar
6/11/2013
No comments
Uykusuzluk esirinden kurtuldum. Aylar sonra gerçekten derin bir uykuya daldım. Hatta rüya bile gördüm. Ne gördüğümü şimdi hatırlamıyorum ama uyandığımda yanaklarımdan süzülen sevinç göz yaşları vardı. İnsanların "Nasılsın?" sorusuna, "Harikayım!" diye cevap verirken yalan söylediğim için vicdan muhakemesi yapmayacağım kendimle. İnsanları gözlerimdeki o muazzam ışıltının gerçek olduğuna inandırmak zorunda değilim artık. Çünkü en ince pırıltısına kadar hepsi gerçek. Dünyaya baktığımda savaş yıkıntıları değil, bahar çiçekleri göreceğim.
...
9 Haziran 2013 Pazar
Çapulcular Ağaç Kesti
13. bitti 14. güne girdik. Bir kaç kendini bilmez almış eline tencere-tava çıkmış ülkemin sokaklarına sanki babalarının mallarıymış gibi bağıra çağıra bir aşağı bir yukarı...
Neymiş; İstanbul Taksim'de "Gezi" diye bir park varmış, oradaki ağaçları koruyacaklarmış, pis çapulcular. Bunlar zaten hep aynı. Kürtaj yasak dedik, "sanane" dediler ama biz elimizdeki işçi potansiyelini artırmak için biz yine doğurttuk. Sonra "emek çalışmaktır ,bayrama, kutlamaa gerek yok" dedik, Taksim'i yasakladık. Onlar...
29 Mayıs 2013 Çarşamba
Anlamsızlığın Anlamı
5/29/2013
No comments
İsteğimiz dışında geldiğimiz bu saçmalıklar silsilesinin ortasında, "yaşamak" kelimesi ile ifade ettiğimiz bir eylemi icraa ediyoruz, yine istemeden. Akıllı olanlar yol yakın iken siktiri çekmiş bu dünyaya ve gitmiştir. Geri kalanlarımız, biz cesaretsiz organizmalar yaşamın -yine kendimizin çıkarttığı- zorluklarına karşı amansız bir mücadeleye girişmişiz. Kaybedeceğini bildiğin bir savaş için verilen bir mücadele... Bütün bunların yanında hayatımıza anlam katan bir takım şeyler de var. Burada örnek saymak anlamsız, herkes...
25 Mayıs 2013 Cumartesi
Her Zaman İki Seçenek Vardır
5/25/2013
No comments
Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi
her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta
bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile.Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; "Bomba gibiyim" diye yanıt verirdi hep... "Bomba gibiyim." Jerry bir doğal motivasyoncuydu...Yanında çalışanlardan biri, o gün, kötü bir günündeyse, Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı.Bu
tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Jerry'ye gittim.
Anlayamıyorum...
22 Mayıs 2013 Çarşamba
Bir Dostu Aradı Bakışlarım
Bir dostu aradı bakışlarım...
Gerçeklerin çıkmaz sokaklarında, ürkek bir ceylan yavrusu misali kaçacak bir yol, sığınacak bir kale, saldıracak bir silah, savunacak bir kalkan edasıyla, bir dostu aradı bakışlarım. Onlarca, yüzlerce kilometre uzaklıkta, bir nefes kadar yakında... Sol cebimde sakladığım umut kırıntılarını, sağ cebimdeki 21. yüzyıl icadı olan bir aletin titremişi birleştirdi. Bir bütün halinde gözlerimin önünde hazırlanan sunumun şaheserliği karşısında büyülenmiş vaziyette sadece...
16 Mayıs 2013 Perşembe
Hatırlanacak Bir Anı
Tanımlanamayan duyguların esiri olmuş vaziyette geçen bir günün sonunda, son sığınma kalesinin sınırlarında mutluluğa ve huzura erişmiş varsayarken kendimi, son bir taarruzla esiri altına aldı beni saçmalıklar silsilesi. Bir kez daha... Sabahın ilk ışıklarından bu vakte kadar geçen süre zarfında, yaşanılan ikilemlerin bombası patladı, kaleme ulaşamadan. Gayet insani olan duyguların neden bana saçma geldiği anlayamadım henüz. Hoş anlasam ne olacaktı ki, yine saçma gelecekti anladığım olgular. Eternal Sunshine of the Spotless...
Ahlak Üzerine
5/16/2013
ahlak, ahlak felsefesi, erdem, etik, fayda, felsefe, haz, iyi, kötü, toplumsal kurallar
No comments
Felsefenin temel sorularından birisidir; insan davranışlarının bir amacı var mıdır, olmalı mıdır? İnsan davranışlarından hangisi daha erdemlidir, ahlaklıdır? Ahlak; bireyin eylemlerinin toplumsal kurallar çerçevesinde “iyi” ya da “kötü” olarak değerlendirilmesidir. İyi ve kötü kavramları, yine toplumsal kurallarla belirlenmiş olan, “faydalı” ya da “zararlı” kavramlarına eşdeğerdir. Ahlakı daha detaylı olarak inceleyen Ahlak Felsefesi ise ahlakı iki kısımda inceler. İlki ahlâki kavramlar nelerdir ve içerikleri nelerdir sorularına...
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Mum Işığı Notları

Gecenin en ürkütücü saatlerinde, bir mum ışığı altında karalarken bu satırları, donakaldım. Saatlerce hareket ettirmeye çalıştığım bu kalem, tonlarca ağırlığı ile ruhumun kırılma noktasını had safhasına kadar zorladı. Oluşan göz yağmurları arasında, mumların duvara yansıttığı gölgelerde yakaladım simgesel siluetini. Yine en masum halinle karşımdaydın işte. Saniyeler, dakikalar, saatler geçti aradan ve sen bundan keyif alırcasına...
12 Mayıs 2013 Pazar
Nasıl Bir Büyümektir Bu?
Büyümek...
Nedir? Ne değildir?
Bir insanın büyüdüğüne nasıl karar veririz? Biz büyüdüğümüzü nasıl anladık? Her birimiz için farklı cevapları olan sorular bunlar. Her birimizin hikayesi farklı kapılara açılıyor, farklı duraklarda son buluyor. Bizler sadece bu hayat otobüsünde beraber yolculuk yapan yabancıyız birbirimize. Her birimizin durakları farklı ve her birimiz hikayesi özel.
Ben nasıl büyüdüğümü...
11 Mayıs 2013 Cumartesi
Savaşın İnce Sanatı

Gecenin karanlığı çökmüştü omuzlarıma
Bin bir türlü düşüncelere sevk etmişti
Hayallerimle yaşıyordum ve hayallerim benden uzaktı
Hayallerimle yaşıyordum ve şimdi hayallerim yanıyordu.
Gecenin karanlığında karanlık gölgeler,
Sarmalamıştı etrafımı birer birer
Bir çıkış yolu arıyordum, ancak;
Gecenin karanlığında karanlık gölgeler
Düşüncelerimi de karartmıştı birer birer.
Sol yanımda gelen bir hamle
ve ardı arkası kesilmeyen darbeler bütünü...
Bunlar...
10 Mayıs 2013 Cuma
6 Mayıs 2013 Pazartesi
2 Değişken, 2 Anı
5/06/2013
No comments
Her sabahki gibi saçma bir günün ilk ışıklarında gözlerimi açtığmda, bu kadar boktan bir dünyaya hala daha nasıl uyanabildiğime şaşırdım. Her sabah tekrar eden bu saçmalıklar silsilesinin ortasında traş, duş ve bir kahve sıralamasını izleyerek başladığım günün ne kadar iyi ya da ne kadar kötü geçebileceğini kestirmeye çalışırım. Zor hem de çok zor. Bana kalsa zaten neden kötü bir günüm olmasını isteyeyim ki? Hangi gerizekalı isteyebilir böyle bir şeyi? Bugün gayet iyiydi mesela, olması gerekenden çok daha iyi. Bakalım yarın...
1 Mayıs 2013 Çarşamba
Bir Garip Şey
Unutmak... Unutulmak...
Ölümün diğer adıdır unutulmak, farklı bir cinayet şeklidir unutmak. Ne kimse cenazenize gelir, ne de birisi sizi sorgulamaya... Çok ironik bir durum. Karnın çok açtır, paran yoktur ve karnını doyurmak için ekmek "çalarsın" kanun koruyucular ensendedir. Birisinin hayatını alt-üst edersin, yaşayan bir enkaza dönüşmesine sebebiyet verirsin ama kimse sana sormaz, "Neden yaptın?" diye. Unutulmaktan ölümüne korkarım, o yüzdendir hiç kimseyi unutamayışım. Bir...
23 Nisan 2013 Salı
Saçmalıklar Silsilesine Bir Nota

Saat 21:30 ve bir günün daha sonuna yaklaşıyoruz adım adım. Sensiz geçen ve hala ışınlanma olmadığı için sensiz bitecek bir gün. Artık o kadar da acıtmıyor. Yani evet yokluğun hala can yakıcı ama eskisi kadar değil. İnsanoğlunun temelinde vardır değil mi bu? Uyum sağlama, duruma alışma ve devam ettirme. Evet, evet doğamızda var bu. O zaman bu akşam öyle sikimsonik duygusal yazılar yazmayacağım. Sen gittin, ben acı çektim...
19 Nisan 2013 Cuma
Sonsuzluğun Ritmi: DİNG DONG
Uyku düzenimle ilgili çok ciddi sorunlarım var. Olması gerekenden daha fazla uykusuzluk çekiyorum bu aralar. Ben zaten yapı itibarıyla uykusuzluğu meslek edinmiştim zaten. Günde iki saatlik uykuyla çok rahat olduğum günleri özlüyorum. Uyumak tamamen zaman kaybı zaten ancak insan dinamiği için de oldukça gerekli bir şey. Evrimsel geçişin bir aşaması olsa gerek ki, şu aralar değil iki saat, on iki saat bile uyusam, uykusuzluk en büyük sorunum oluyor yine.
Düşüncelerimin ve duygularımın evrimsel süreci içerisinde...
17 Nisan 2013 Çarşamba
Ve Ben, Gidiyorum
4/17/2013
No comments
Şarkılar dinliyorum yine bir başıma. Koskoca evrendeki
milyonlarca yıldızın arasında yalnızlığıma ağlıyorum. Dileklerim kalmamış
artık kimseyi beklemiyorum. Sitemlerimin gücü tükenmiş hiçbir şeye
kahredemiyorum...
Hayatın acımasız çarkları arasında kaybolan hayallerimin son kırıntılarını topluyorum, viraneler arasında bir ekmek kırıntısı arayan karınca misali. Ellerim bomboş, hiç bir şey kalmamış geriye. Bir ve viraneler dışında.
Ben yine yalnızlığıma ağlıyorum...
...
14 Nisan 2013 Pazar
Bir Çift Gözde Ölümü Beklemek
Onlarca intihar senaryoları hazırladım kendime. Onlarca katliam planı. Onlarca savaş, onlarca ölüm. Adolf Hitler'in ruhu bedenimi esir almıştı sanki beni. Onlarca, yüzlerce, binlerce, milyonlarca mutlu gözüken, mutluluk rolü yüklenen, platonik, sahte, çıkarcı ilişkiyi katledip intihar edecektim. Asacaktım kendimi. Kesecek, zehirleyecek, uçuracak, yakacak, kurşunlayacaktım kendimi. Hepsi de çok güzel geliyordu gözüme, kesin sonuçlu. Sonra bir an için göz göze geldik. Bir asır daldık benliklerimizin sonsuz gösterişli dünyasına....
12 Nisan 2013 Cuma
Yaz Yağumuru Gibiydi Aşkımız
yaz yağmuru gibiydi aşkımız...bir gelip bir gidiyordu,sen herzaman ki gibi dünyamdın benimbense güneşindim.herşeye, herkese elimi uzatmaya gayret ederama aslında sadece sana çalışırdım...dedim ya yaz yağmuru gibiydi aşkımızben ışınlarımı olanca gücümle sana ulaştırmaya çalışırkensen araya kara bulutlar koyardınşimşekler çakar,yağmurlar yağarve benim önümde hep karabulutlar...arada bir yüzünü açardınişte o zaman kısa bir an için bu hasret biterve yemyeşil bi örtü kaplardı bedeniniyeniden canlanır,hayat bulurdunuzaklıklar,ayrılıklar aşkı olgunlaştırır...
Ölüyorum Açlıktan
Yorugucu bir günün, saçma bir haftanın sonuna yaklaşırken an be an, selam çakalım buradan hayallerimize, bir gün daha yaklaştığımız özlemlerimize. Selam çakalım batacak olan Güneş'e, doğacak olan Ay'a, açacak olan çiçeğe ötecek olan kuşa, selam çakalım ota boka.
Şizofrenik sancılarımın en yoğun saatlerine yaklaşıyorum, simgesel bir silüetinle. Alıyorum seni karşıma, fısıldayarak haykırıyorum içimden geçenleri sana. Gözlerini gözlerime kilitlediğin an, dayanamıyorum bir kez daha ölüyorum. Ne ölüm ama......
11 Nisan 2013 Perşembe
Üşüyorum Artık
Uzaklardan bir ses olmani isterdim, bir selam, bir nefes...
"Üsüme" diye seslenmeni isterdim... Bir el olmani isterdim, bir kol...
"Özledim" deyip sarilmani... En karanlik yerinde düslerimin çikip
gelmeni isterdim. Kinali bir bahar gibi, umut isigi olmani isterdim
hayatima... Gelseydin ve yaslasaydim basimi omuzuna, aglasaydim doya
doya ... Geçerdi üsümesi yüregimin, geçerdi üsümesi içimin,
kirpiklerimde yagmurlar dumanlanmazdi biliyorum...
Seninle sulari yesil bir irmagin kiyisinda bulusmak,...